İSTANBUL NÖBETÇİ AĞIR CEZA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DOSYA NO :2011/1903E.
SANIK :Ragıp Zarakolu-50380505152
VEKİLLERİ : Av.Sennur Baybuğa, Av.Özcan Kılıç, Av.Osman Ergin
Halaskargazi Cd..No:105 K:3 Osmanbey
Şişli-İstanbul
KONUSU :İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesinin 2011/828 D.İş sayılı red kararına karşı itirazlarımızdır.
AÇIKLAMALAR : 1-Müvekkilin tutukluluğuna itirazlarımız ile tutuk incelemesinde hazır bulunmak isteğimizi içeren talebimizden oluşan iki ayrı dilekçe tarafımızdan 6.12.2011 tarihinde dosyaya sunulmuş ve dosya nöbetle İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesince incelenmiştir.
2-İstanbul 10.Ağır Ceza Mahkemesi 2011/828 D.İş sayılı kararı ile Öncelikle tutuk incelemesinde hazır bulunma talebimizi reddetmiştir.Öncelikle bu redde ilişkin beyanlarımızı sunmak isteriz.
TUTUK İNCELEMESİDE SANIKLA BERABER MÜDAFİLERİ OLARAK HAZIR BULANMA TALEBİMİZ VARDIR;
I-21.10.2010 tarihinde,yani bundan yaklaşık olarak bir yıl evvel ,o tarihte vekilliğini yürütmekte olduğumuz Erdoğan Akhanlı’nın (İstanbul 11.Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/263E. Sayılı dosyası ile yargılanarak beraat etmiştir) tutuk incelemesinde hazır bulunmak isteğimiz Mahkemesince kabul edilmiş ve ben ve diğer vekili Av.Haydar Erol, İstanbul 11.Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan tutuk incelemesinde hazır bulunabilmiş idik.
Bu incelemede biz her iki sanık vekili olarak,tutuk incelemesinin yapıldığı Mahkeme oturumunda,müvekkilimizin leyh ve aleyhindeki delilleri tartışabilmiş ve en azından tartışılmasında hazır bulunarak,savunma iddia makamı ve karar makamının birlikte olduğu üçlü bir toplantıda sanık hakkında konuşabilme olanağı bulmuş idik.Aradan bir yıl geçmeden ve CMK uygulamasında bugüne kadar hiçbir değişiklik olmadığı halde,Sayın Mahkemece bu yöndeki talebimizin ne gerekçe ile reddedildiği hususunda bize yasal gerekçe sunulmasını beklemeye hakkımız olduğunu düşünüyorum.(Tutuk incele zaptı ektedir)
İki ayrı Mahkemede yasanın farklı uygulaması genellik ilkesine aykırıdır.Bu bakımdan öncelikle Mahkemenin bu yöndeki karanına itiraz ile tutuk incelemesi oturumunda hazır bulanma talebimizi yineliyoruz.
Ekte sunduğumuz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihadında,Mahkeme devlet aleyhine tazmini gerektiren olumsuz ya da sözleşmeye aykırı hususları tespit eder iken; ‘Sözleşmenin 5/4 Maddesinin ihlali başlığı altında incelediği bölümde; ‘İçtihada göre, tutukluluğa karşı yapılan itirazı inceleyen bir mahkeme,hukuki bir mercie özgü ve onun sağlaması gereken garantileri sağlamak durumundadır.Çapraz sorgulama gerçekleşmeli ve hur durumda taraflar arasında yani savcı ile tutuklu arasında silahların eşitliği ilkesine uyulmalıdır.Sözleşmenin 5/1 maddesi kapsamında bir tutuklu sözkonusuysa duruşma yapılır.(Schöps/ALMANYA/,no:25116/94/44,AİHM 2001-1 c)
Mahkeme somut olayda veriler ışığında gerekli koşulların sağlanmıdğını çünkü tutukluluğa itirazı inceleyen mahkeme önünde ne ilgilinin ne de temsilcisinin yer almadığını saptamıştır.
Bu nedenle sözleşmenin 5/4 maddesinin ihlali sözkonusudur.’
denmektedir
Sayın Hakimler,yargılama bir bütündür,yasa ,Anayasa uluslar arası sözleşmeler hakimlerin ,savcıların avukatların kısaca mahkeme süjelerini oluşturan tüm hukukçuların yolunu çizen külliyatın tümünü oluşturur.Yasalar bütünü bir Mahkemece farklı diğerince farklı uygulanamayacağı gibi, yürürlükte bulunan bir yasanın ;değişmedikçe tüm mahkeme sujeleri bakımından sadakati mutlak hükümler olduğunun artık anlaşılması gerekir.Sadakatın mutlaklığına sığınırken,elbette yaşamın zorladığı hukuk kurallarının değişmek zorundalığına savunma olarak vurgu yapmak isteriz,velakin taktir hakkının hakimlerce kullanılırken yayıldığı geniş ve aleyhe alan karşısında, en azından halihazırdaki yasalara sadakati beklemekten başka bir çaremiz de kalmış değildir.
AİHM ,Türkiye Cumhuriyeti Devletini defalarca aynı maddelerin ihlalinden tazminata mahkum etmiştir,Türkiye Mahkemeleri önünde yasaları uygulatamayan biz avukatlara, Avrupa Mahkemesine gitmekten başka çare bırakmayan bu yanlış uygulamalar bütününe son verilmesi gerekir,zira bu bir hukuk mücadelesi değil hukuku uygulatmaya çalışma mücadelesidir.Savunmanın esasa dair bile olmayan,usule dair şikayetlerinin görmezden gelinmesi hukuk adına hiçbir şey yapmamaya ve hukuku yok etmeye çalışmaktır.
Mahkemenin; gerekçesini bir satırla bile sunmadığı bir cevapla talebimizi reddederken, karşısında nasıl savunma yapacağımızdan bile emin olduklarını biliyoruz,şu nedenle biliyoruz;Hakimlerin hukuku bilmiyor olması mümkün değildir,yasaları içtihatları uygulamayı bilmiyor olması mümkün değildir,kendi Mahkemelerinin bir yıl önce verdiği kararı bilmiyor olması mümkün değildir.O halde neden bu kadar çok yasal hata yapıldığını sormak isteriz,zira gerçekten çok merak ediyoruz…
TUTUKLAMAYA İTİRAZIMIZIN REDDİ HUSUSUNDA DİYECEKLERİMİZ
1-İsnad edilen suçun vazıf ve mahiyeti; bu tek başına bir tutuklama sebebi olamaz.Kaçma şüphesi,sabit ikametgahının olmaması sebepleri ile desteklenmesi gerekir.Kaldı ki biz zaten hala müvekkilin neyle suçlandığını daha doğrusu ne gerekçe ile suçlandığını bile bilmiyoruz,Savunma olanaklarımız bulunmamaktadır,dosya üzerinden gizlilik kararının biran evvel kaldırılması gerekir,müvekkil içeride olduğuna göre hakkında toplanacak ne delil isteniyorsa bize söylenmesini talep ederiz.Aleyhindeki ve lehindeki tüm delilleri mahkemeye toplayıp getirmeye vekilleri olarak söz veriyoruz.
Hakkında soyut ve maalesef sadece sizlerin bildiği bizim bilemediğimiz iddialardan başka iddia delil bulunmayan bir insanın,ne zaman mahkeme önüne çıkacağı bile belli değil iken,bu şekilde içeride tutulması totaliter bir zihniyetin sürdürülme çabasıdır, ve demokrasi ile yönetilen bir ülkede kabulü mümkün değildir.Doğrularınız ve delil olduğu konusundaki nedenini bilmediğimiz inançlarınız bizce kadri mutlak değildir.Delillerinizi bilmek istiyoruz.
2-Tutuklama şartlarında şüpheli lehine değişiklik olmaması’ ne demektir.Şüpheli aleyhindeki hangi şartı bilmektedir ki lehindekileri de sunmaya iktidarı olabilsin.Bize lehinde delil istediğinizi söyleyebilirseniz biz bunları da toplayıp getirmeye hazırız.Müvekkilimizin ne işiyle uğraştığı tüm faaliyetleri döküm halinde mahkemeye sunulmuştur,bunları yapmaya iki insanın ömrü bile zor yeter iken, 63 yaşında bir insanın bu faaliyetler dışında ne yapmaya zamanı olmuş olabilir.Müvekkilimizin dışarıda olması hangi kamu yararını ortadan kaldıracak ve kime zarar verecektir,bunu da bize söyleyin.
İddia makamı bize müvekkilimiz hakkında delil topluyoruz mu demek istemektedir,iddia makamının buna vakti bulunduğunu düşünmediğimiz gibi,esas olarak böyle bir delil toplama girişiminin hiçbir makamca kullanıldığını da düşünmemekteyiz.
Müvekkilimizi serbest bırakın;63 yaşında hareket kabiliyeti olabildiğince kısıtlı sağlığı bozuk yazmak ve düşünmek dışında hiçbir işi olmayan bu insanı serbest bırakın.Tutukluluğunda hiçbir kamusal fayda yoktur.Yargı yapacağı işin meşruiyetini bu kadar çok tartışmaya açamaz,açmaya hakkı yoktur,müvekkil ;sadece bize söylendiği kadarı ile bildiğimiz bir örgütün, üyesi değildir,böyle bir örgütün bulunup bulunmadığını bile kimsenin bilediğine dikkatinizi ayrıca çekmek isteriz.
3-Soruşturma savcılığına yaptığımız başvuru üzerine iddianamenin yazılmaya başlandığı bilgisi alınmıştır.Bu aşamada delillerin toplandığı sonucuna varılması gerekir.Dolayısıyla delil karartma tehlikesi de bulunmamaktadır.
SONUÇ VE İSTEM :Açıklanmaya çalışılan neden ve gerekçelerle, itirazımızın kabulü ile; öncelikle tutuk incelemesinde hazır bulunmamız yönünde karar verilmesine,itirazlarımızın kabulü ile müvekkilin tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar verilmesini vekaleten talep ederiz.
Ragıp Zarakolu Vekilleri
Av.Özcan Kılıç Av.Sennur Baybuğa
Keine Kommentare:
Kommentar veröffentlichen