Dienstag, 17. Januar 2012

Ragıp Abi / Ahmet Önal

 Ragıp Abi'nin ismini duymama rağmen, ilk nerede karşılaşıp tanıştık hatırlayamıyorum!
Ancak tanıştığımızdan beri içten bir dayanışma ve düşünce özgürlüğü mücadelesinde omuz omuza, yan yana olduk. Daha ben basın yayın işine başlamadan, Alan Yayınlarına uğrar, Ayşe Abla'dan kitaplar alır okurdum. Belki Onunla da o arada tanıştık. Sonra; “Devletler Arası Sömürge Kürdistan / İsmail Beşikçi” kitabı yayınlanınca duruşma ve mahkeme sürecini izledim. Kürt olmayan ve Kürt dostu bir yayınevinin olmasına çok seviniyordum. Sevindikçe sevgim içime sığmazcasına artıyordu. Bu sevgiyi, dillendirme ihtiyacı olmuyordu, etik de değildi, ama biz karşılıklı birbirimizi anlıyorduk.


Sonra ben de içimde bir uhde olan yayın işine başladım. Med, Zêl, Nûjen ve sonra Pêrî Yayınlarını kurduk. Belki de her yayınevi kapanıp yeni bir isimle açıldığında ismimi bu yayınevleri ile özdeşleştirerek dillendiren Ragıp Abi oluyordu; “Med Ahmed”, “Zêl Ahmed”, “Nûjen Ahmed” ve sonrasında “Pêrî Ahmed!” Bu isimlendirmelerde sevgi ve sıcaklığını anlıyor ve hissediyordum. Bir de Kürtlerde kuru kuru isim çağırmak pek muteber karşılanmaz! İsmin önüne “Keko”, “Xalo”, “Mamo”, “Apo”, “Pismamo”, “Dotmamê”, “Xaltîkê”, “Xwîşkê”, “Dayîkê”, “Yadê”, Hevalo, Hevalê vs. ile çağrılır. Ragıp Abi, bir Kürt olmadığı halde, pek çok Kürt'ten daha iyi bu kültürel ayırdı yakalamış ve farkında olduğunu düşünüyordum. Bu nedenle sevdiğim mesleğimi ve yayınevinin ismini kimliğimle kaynaştırması beni motive ediyor, hoşuma gidiyor ve sıcak takılmalarımıza vesile oluyordu.

Belge Yayınları, tabusuz bir şekilde yayınlama özgürlüğü hakkını kullanıyor ve doğal olarak bunun bedelini ödüyordu.

Ben de tabusuz ve sansürsüz bir yayın çizgisinde yayın işine başlayınca, soruşturmalar, mahkemeler ve yargılamalar yoğunlaştı.

Bu ortak özellik, iki yayınevi ve bizleri süreçte doğal ve samimi bir dayanışmaya soktu!

Ermeniler, Kürtler ve diğer tabu sayılan alanlardaki tartışmaları zenginleştiren kitapları tabusuzca yayımladık. Bu süreç mahkeme salonlarında karşılaşıp sohbetler etmemize, Türkiye'de düşünce özgürlüğü ve güncel sorunları tartışmamıza; “Halimiz ve Türkiye'nin hali ne olacak?” diye çeşitli aktüel ve tarihi hususlarda karşılıklı tartışır, cevaplar bulmaya çalışırdık! Kendisinin engin bilgisinden çok faydalandığımı belirtmeden edemeyeceğim.

Daha sağlıklı, kaliteli ve okur kitlesinin zihnini açacak, kafalarında sorular çoğaltacak ve düşünme ufuklarını genişletecek kaynaklar bulma arayışımda, Ragıp Abi'nin büyük katkıları oldu. Çok değerli kaynakların Pêrî Yayınları'nda çıkmasına önayak oldu. Tereddüt etmeden, elindeki pek çok kaynağı ve kitapları yayınlamamız için verdi. Telif sorununu bizzat çözmek için araya girip kitabın okura kazandırılması için ortak çabaları bizzat gösterdi, üstlendi.

Ragıp Abi, tüm yoğun işleri arasında düşünce özgürlüğü mücadelesine ayrı bir önem verir, hangi yayıncının, kimlerin, ne zaman, hangi kitap ve mahkemede ne karar verildiğini takip etmeye çalışırdı. Senede birkaç kez bu sonuçları Türkiye ve Dünya kamuoyu ile raporlar şeklinde paylaşırdı. Türkiye Yayıncılar Birliği Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı olarak, Türkiye'de olup bitenleri titizlikle konferans ve yazılarıyla iletir, tüm dostane yetenek ve ilişkilerini devreye sokarak yayıncıların bu husustaki sıkıntılarını, zorluklarını içselleştirerek duyarlı kılardı.

Gerek Ayşe Abla ve gerekse de Ragıp Abi, yayın yaşamımızda bir aksama, bir duraksama olduğunda merak edip herkesten daha çok ve içten öğrenmeye çalışırlardı. Sorunları paylaşma duygularını iletirlerdi.

Ragıp Abi, çıkardığımız her kitabı titizlikle alıp inceler ve köşesinde tanıtmayı ihmal etmezdi. Bu nedenle Pêrî Yayınları'nın faaliyetlerinin kamuoyuna duyurulmasında Ragıp Abi'nin büyük katkıları oldu. Eksikliklerimizi söyleme, eleştirme ve tecrübelerini aktarma konusunda mert davranır ve esirgemezdi. Bu iki yayınevi arasındaki dostluğunun her geçen gün daha fazla güçlenmesine vesile oluyordu. Bu dostluk duyguları hep artarak sürdü!

Çünkü bu tarz yayınevleri, tüm yaşanan zorluklara hata trajedilere rağmen çok değil, azdır. Bu topraklarda böylesi Kürt, Ermeni, Rum, ve muhalif yayıncılık yapmanın ağır bedelini yaşayarak görüyor ve ödüyoruz. Ama pek çok dostlarımızın bu gerçekliği görmemiş olmaları, ucuz suçlamalar, ithamlar yöneltmeleri hoş olmuyor. Belki zaman zaman biz de birbirimizi eksik ya da yanlış algılayabiliriz, yanlışlar da yapabiliriz. Ancak bunun yolunun sıcak diyalog ve eleştirilerle kendimizi aşmamızdı. Ragıp Abi'nin böyle davranmamızda payı büyüktür. Muhalif yayıncılar arasındaki sorunların çözümünde de olumlu rolü olmuştur.

Biz de egemeni değil, “ötekilerin” tarihini, resmi tarihin karşısına çarpıtmadan koymanın gayretindeydik. Bunun ağır sorumluluğu altındaydık. Soykırıma uğrayanların, inkar edilenlerin, mazlumun yanında olmak zordur, ama bir o kadar da onurlu ve gereklidir. Ragıp Abi, kendi deyimi ile “Mazlum Kürt halkı ve diğer halkları yalnızlaştırma politikasının karşısında olmanın diyetini, “2. Nolu Yüksek Güvenlikli F Tipi Kapalı Cezaevi, Kandıra - Kocaeli” adresinde ödüyor.

Şimdiden Ragıp Abi tarih karşısında paktır. Ragıp Abi ve arkadaşlarına, yoldaşlarına bu zulmü yaşatanlar tarih karşısında yaptıklarının muhasebesini iyi yapsınlar ve düşünsünler..

Ragıp Abi ile özgür ortamlarda sohbet etmeyi özledim!

Ragıp Abi dahil, tüm devrimci tutsaklar özgür olsun!.

Ahmet ÖNAL/ Pêrî Yayınları

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen